Bundan çeyrek asır önce hem Türkiye’de hem de dünyada ilgiyle takip edilen herkül aktivitesi halter, yerlerde sürünüyor. Düştüğü yerden kalkmaya çalışan halter, Norveç’in Forde kentinde tarihinin 90. Dünya Şampiyonası’nı tamamladı. Gürültü patırtı yapmadan…
Halter, 1896’daki ilk Olimpiyat Oyunları’nın programında yer alan dokuz spor branşından biri. Fiziksel performans ağırlıklı tüm sporların (atletizmle beraber) yapı taşı konumundaki bu dal, son yirmi yıl zarfında görülmemiş bir çöküş yaşadı. Sonrasında da bir kenara itiliverdi. Türkiye’de olduğu gibi dünyada da hızla gündemin en alt sıralarına gerileyen halter, artık en büyük organizasyonunda bile “kutu haber” olmaktan öteye geçemiyor. Bunun en güzel örneğini, geçtiğimiz hafta Norveç’te kimsenin haberi bile olmadan tamamlanan Dünya Halter Şampiyonası’yla yaşadık.
Bu yıl kongreye giderek Iraklı Başkan Muhammed Jalud’u tekrar seçen Dünya Halter Federasyonu (IWF), 1972 ile 2020 arasında Avusturyalı Gottfried Schödl ve onun “yancısı” Macar Tamas Ajan’ın çiftliğine dönüşmüş ve büyük bir ahlaki çürümeye terk edilmişti. Ajan döneminin sonuna doğru üst üste patlayan doping ve rüşvet skandalları yüzünden çok büyük yara alan halter, bir ara Los Angeles 2028 programından çıkarılsa da, 2023’te değişen federasyon yönetimiyle birlikte tekrar olimpiyat takvimine dahil edildi.

Halter, bu süreçte herkesin gözünden düştü. Naim Süleymanoğlu, Pyrros Dimas, Akakios Kakiaşvili, Agata Wrobel, Hossein Rezazadeh gibi dünyaca tanınan yıldızların olduğu 1990 ve 2000’lerin başındaki halterin yerinde bugün yeller esiyor. 20 yıldır doğru düzgün yıldız üretemeyen halter, savaş yüzünden müsabakalara giremeyen Rusya ile doping cezaları nedeniyle katılımları kısıtlanan İran, Kazakistan, Türkiye ve Bulgaristan gibi güçlü takımların eksikliğini derinden hissediyor. Birkaç yıl öncesine kadar Eurosport’ta canlı yayınlanan Dünya Halter Şampiyonası, bu yılki en büyük etkinliğiyle – üstelik de Norveç gibi bir ülkede ve Avrupa merkez saatinde düzenlenmesine rağmen – ulusal televizyonlarda bile kendisine yer açamadı. Spor kamuoyuyla bağlantısı iyiden iyiye kopan halter, görünen o ki zımnen “arkaik” ve “yozlaşmış” damgası yemiş durumda.
IWF’in bu yıl 1 Haziran’dan geçerli olmak üzere yeni yarışma sıkletlerini açıklamasıyla birlikte 2028 Olimpiyat Oyunları’nda yer alacak olimpik kategoriler de değişti. Bunun teknik getirisi, elbette yeni dünya rekorlarıydı. Kategoriler değişince “sıfırlanan” rekorlarla yeni bir başlangıç yapan halter, bunun meyvesini Forde’deki Dünya Halter Şampiyonası’nda toplamaya başladı. Yeni kategorilerde tam 36 dünya rekoru kırılırken, sporcular ve sponsorları için de yeni bir motivasyon kaynağı yaratıldı. Bu pansuman, halterin kanamasını uzun vadede durduracak gibi görünmese bile bir süre için ilgiyi güçlendirme potansiyeli barındırıyor.
Yokluktan gelen ikili: Koanda & Nasar

Forde’deki Dünya Şampiyonası’nda iki isim ön plandaydı. Birisi, sürpriz bir şekilde Paris 2024’te Norveç’e tarihinde ikinci kez olimpiyatlarda halter altını getiren kadın halterci Solfrid Koanda, diğeri de sporun yeni yıldızı olarak öne çıkan Bulgar Karlos Nasar’dı. 26 yaşındaki Koanda, Norveç Kralı 5. Harald’ın izlemeye geldiği 86 kilo finalinde Dominikli rakibi Yudelina Mejia’nın silkmedeki son hakkında 153 kiloyu kaldıramaması sonucunda bir kilo farkla dünya şampiyonluğunu kazandı. Erkekler 94 kiloda ise Bulgar Karlos Nasar, dördüncülükte kaldığı koparmadaki 11 kiloluk farkın üstesinden gelerek toplamda şampiyonluğa ulaştı ve Forde’deki en önemli başarı hikayesini yazdı. Nasar, 210 ile başlayıp 222 kiloluk dünya rekoru kaldırışıyla tamamladığı silkmenin sonunda 395 kilo toplama ulaştı. Bu zafer, geçen yaz Paris’te altın alan 21 yaşındaki Nasar’ın ismini, tarihte üç farklı sıklette dünya şampiyonluğu kazanabilen az sayıdaki halterci arasına yazdırdı.

İki haltercinin olimpiyat şampiyonluklarına görkemli bir dünya altını eklemelerinin yanında bir ortak özelliği daha vardı. Fildişi Sahili kökenli bir babanın Finlandiya’da büyüyen, daha sonra Norveç’e sığınan kızı Koanda gibi, hiç tanımadığı Lübnanlı bir babanın oğlu olarak Bulgaristan’da sefaletten zaferlere uzanan Nasar da parçalanmış ailelerde sorunlu bir çocukluk geçirdi. Her iki şampiyon da suça yuvarlanmak üzereyken spora tutunarak kendilerini kurtardı. Normalde bu iki kısa öykü Amerikan merkezli bir federasyonun elinde olsaydı, ortaya çok parlak bir “medya ürünü” çıkabilirdi. Ne var ki halterin nefesi, en önemli yıldızlarının ilham veren öykülerini bile geniş kitlelere ulaştırmak için yeterli değil.
Son olarak, dünyadaki çöküşle birlikte Türkiye’de de can çekişen halterin son prensi Muhammed Furkan Özbek’e değinmekte fayda var. Dört yıl önce Dünya Gençler şampiyonu olduğunda geleceğini ortaya koyan Özbek, geçen yıl Paris’te sadece iki kaldırışta başarılı olmasına rağmen üç kiloyla bronz madalyadan olmuştu. 2001 doğumlu Furkan, 73’ten 65 kiloluk yeni sıklete düşerek geldiği Forde’de 324 kiloluk toplamıyla bu yeni kategorinin dünya rekorunu kayda geçirdi ve altın madalyaya ulaştı. Türkiye’nin eski günlerini mumla aradığı bu spordaki en büyük umudu konumundaki Özbek, ayrıca koparma ve silkmede de Avrupa rekorlarına adını yazdırdı.

Bir yanıt yazın