,

Roberto Lopes: Gelen Kutusundan Dünya Kupası’na

LinkedIn’den gelen bir mesaj, Roberto Lopes’in hayatını değiştirdi. Spam sandığı satırlar, aylar sonra onu Atlas Okyanusu’ndaki küçük bir ülkeye götürdü. Lopes şimdi o küçük ülkeyle dünyanın en büyük sahnesine çıkmaya hazırlanıyor.

São Nicolau’nun ufku yavaşça ağarırken, bir çocuğun uykusunda nefes alışı gibi sakin olan deniz usulca öpüyordu Yeşil Burun Adaları’nın sahilini. Gökyüzü, indigo mavisinden sıyrılmış, giderek kızıla çalıyordu. Tarrafal kıyılarından ötede, bulutların ardında Pico do Monte Gordo’nun silueti yükseliyordu.

Güneş her sabah olduğu gibi sözünde durup denizle buluşurken dağın doruğu yavaş yavaş şekil kazanıyordu. Sis, ince bir çizgi gibi belirirken koyu yeşil katmanlar ve zirveyi sarmalayan orman selamlıyordu ada halkını. Rüzgar Pico do Monte Gordo’nun üzerinden geçtikçe, sanki heybetli bir adam nefes alıyor; bulutları içine çekip yeniden gökyüzüne üflüyordu.

Dikkat Bu Bir Spam Değil!

Atlas Okyanusu’ndaki mütevazı ada ülkesinde bunlar yaşanırken dünyanın bir başka ucunda, bambaşka bir ışığın altında Roberto Lopes güne gözlerini açtı. Modern dünyanın getirdiği en kötü alışkanlıklardan biri olarak elini hemen telefonuna atıp bildirimlerini kontrol etti. WhatsApp yazışmaları, Instagram DM’leri ve birçok başka uygulamadan gelen bildirimlerin yanında LinkedIn’den gelen bir mesaj çekti dikkatini. Zira üniversitede okurken oluşturduğu hesap pek de aktif değildi. Ekrana dokunduğu anda Rui Aguas diye bir ismin mesajı belirdi. Portekizce yazılmış cümlelere burun kıvırdı ve bunun bir ‘spam’ mesaj olduğunu düşünerek umursamazca yatağından kalktı. Lopes’in neyi görmezden geldiğini anlaması için yaklaşık 9 ay geçmesi gerekecekti.

Rui Aguas, Lopes’in mesaj kutusuna ikinci ziyaretini yaptığında genç savunmacı futbol hayatına Shamrock Rovers’ta devam ediyordu. Takıma katılalı yaklaşık 1,5 yıl olmuştu ve her şey yolunda gidiyordu. Aynı kişiden ikinci kez  gelen mesaj, ona bunun bir spam olmadığını gösteriyor ve onun mahcubiyetini artırıyordu. İlk olarak kendisine aylar önce gelen mesajı kopyalayıp Google Translate’e attı. Çeviri bir süre ekrana bakakalmasına neden oldu:

”Yeşil Burun Adaları kadrosuna yeni oyuncular katmayı düşünüyoruz. Milli takımımız için oynamakla ilgilenir misiniz?”

İlk şoku üzerinden atmasının ardından ikinci mesajı çevirdi: 

“Merhaba Roberto, söylediklerimi düşünme fırsatın oldu mu?”

Roberto Lopes o anda artık Rui Aguas’ın kim olduğunu biliyordu: Yeşil Burun Adaları teknik direktörü. “Evet, kesinlikle takımın bir parçası olmayı çok isterim!” yazıp ‘gönder’ tuşuna bastığında; büyük maceraların kıyısındaki insanların yaşadığı duygu, benliğini sarıyordu.

Köklerin Çağrısı

İrlandalıların meşhur yazarı James Joyce, Dublinliler’de kadere karşı mücadelenin boşunalığını yazarken belki de Roberto Lopes gibilerini anlatıyordu. Zira Lopes’in 2016 baharında Dublin’de yaptığı bir şakanın yıllar sonra gerçeğe dönüşmesi, başka nasıl açıklanırdı?

İrlanda doğumlu Ayman Ben Mohamed, Lopes’in Bohemians’taki takım arkadaşıyken sürpriz bir şekilde Tunus Milli Takımı’ndan davet almıştı. O günlerde bu durumu şakaya vuran Lopes, bir röportajda kahkahalar arasında “Ben de istersem Yeşil Burun Adaları’nda oynayabilirim aslında” demişti.

Lopes’in bu şakasının altında yatan gerçek, babasının kökleriydi. Yeşil Burun Adaları’nda doğan bir aşçı olan babası, İrlanda’ya sefer yapan feribotlarda çalışıyordu. Daha sonra İrlandalı eşiyle birlikte Dublin’e yerleşmiş ve burada küçük Roberto dünyaya gelmişti.

Aslına bakılırsa İrlandalı sıradan bir aile gibiydi hayatları. Öyle ki evdeki mutlak iletişim dili İngilizceydi. Roberto Lopes yıllar sonra Yeşil Burun Adaları kampındayken, babasından az da olsa Portekizce öğrenebilmiş olmayı diliyordu.

İlk milli takım kampında gerginliği her halinden belli oluyordu Lopes’in. Takımda Portekizce ve Yeşil Burun Adaları kreolü konuşuluyordu. Üstelik kadroya yeni katılanların  seçtikleri şarkıyla takım arkadaşlarına mini bir konser vermesi gerekiyordu. Yani durum çok da cesaret verici görünmüyordu.

Neyse ki işler Lopes’in korktuğu gibi gitmedi. “Gerçekten çok şanslıydım. Hem takım hem de teknik direktörümüz beni hemen benimseyip güvendi.” diye anlatıyordu yıllar sonra o ilk anı. Mini konserde ülkenin klasiklerinden Dança Mami Creola’yı mırıldandı. Önce sesi titredi, sonra ritim tuttu, ardından salonu kahkahalar doldurdu. O an Lopes, takımla kurduğu bağın ilk sıcaklığını hissetti.

“Başlangıçta gergindim ve tek istediğim ülke hakkında olabildiğince çok şey öğrenmekti. Kültürü ve dili elimden geldiğince kavramaya çalıştım, köklerimi araştırmaya başladım.” sözleriyle o günleri hatırlarken milli takım formasını her giydiğinde Yeşil Burun Adaları ile arasındaki bağın kuvvetlendiğini vurguluyordu.

Söz konusu bağın tamamlanması ise 2026 Dünya Kupası Afrika Elemeleri’nde Yeşil Burun Adaları Ulusal Stadyumu’nda oynanan Angola maçıyla gerçekleşecekti. Karşılaşmada varını yoğunu ortaya koyan Roberto Lopes, maç sonunda tribünlerde kendi adının yankılandığını duydu. Mavi Köpekbalığı’nın takımlarına tutkuyla bağlı olan taraftarları, Roberto Lopes’in de artık kendilerinden biri olduğunu ilan ediyorlardı sanki. “Bu benim hayatımın en güzel anıydı. Gerçekten Yeşil Burun Adaları halkından biri olduğumu hissettiğim andı bu.” 

Roberto Lopes gibi babası da bu anı çok beklemişti. İrlanda’daki komşuları, iş arkadaşları ve dostları; artık onun kim olduğunu ve nereden geldiğini biliyordu. Babasına bunun gururunu yaşatmaktan çok mutlu olan Lopes ülkesini vakit buldukça ziyaret ediyor, büyükbabasının çiftliğinde vakit geçirip kuzenleriyle kaynaşıyordu. Ve İrlanda’ya dönmek için uçağa her binişinde yüreğinin bir tarafı Yeşil Burun Adaları’na daha fazla ait oluyordu.

Yeter Ki Yoluna Devam Et

Morabeza’. Yani ‘stres yok’. Yeşil Burun Adaları halkı için ana felsefe buydu. “İnsanların aklından ne geçerse geçsin…” diyordu Lopes, artık kendini ait hissettiği ülkeyi anlatırken: “Hayatta ne olursa olsun, onlar için mesele hep aynı: Bugün olmadıysa yarın olur. Atlatırız. Yeter ki yoluna devam et.”

2026 Dünya Kupası hayali, Yeşil Burun Adaları için tam da bu öğretinin sahaya yansımış halini ifade ediyordu. Ülkenin nüfusu yaklaşık 525 bin civarındaydı ve milli takımın bir Dünya Kupası deneyimi yoktu. Ne var ki takım, Lopes’in ‘sporun zirvesi’ olarak nitelendirdiği turnuvaya katılmak için daha önce hiç olmadığı kadar kararlı görünüyordu.

2023’te çeyrek final oynadıkları Afrika Uluslar Kupası, takıma olduğu kadar 10 adadan oluşan bu mütevazı ülkeye de cesaret vermişti. 1975’te Portekiz’den bağımsızlığını kazandıktan sonra dünyaya kendisini duyurmak için çok da fırsatı olmayan Yeşil Burun Adaları, Dünya Kupası biletinin bu yolda dev bir adım olacağının farkındaydı. 

“Maçlarımız insanlar için çok şey ifade ediyor.” diyen  Roberto Lopes, artık aileden biri gibi gördüğü taraftarlarla ilişkilerinin farklı bir boyutta olduğunu vurguluyordu: ‘İç saha maçlarımızda insanlar sabahın erken saatlerinden itibaren dışarı çıkıp takım otobüsünün geçişini izlemek ve bizi desteklemek için bekliyorlar. Gerçek bir yoldaşlık var. Bu sadece bir futbol maçı değil, Cabo Verde’yi temsil etme ve kim olduğumuzu gösterme şansı. Sanki tüm ülke sahada sizinle birlikteymiş gibi hissediyorsunuz.’ 

Güçlü Adam

Hakem Ahmed Arajiga, saatini kontrol edip düdüğü ağzına götürdüğünde Yeşil Burun Adaları halkını bunun bir rüya olmadığına inandırdı. Esvatini’yi 3-0 yenen milli takım, tarihinde ilk kez Dünya Kupası’na katılıyor; 33 yaşındaki Roberto Lopes sevinç içinde arkadaşlarıyla kucaklaşıyordu. 2019’da milli takım formasını sırtına ilk geçirdiğinde bunun olacağını söyleseler muhtemelen kandırıldığını veya kötü bir şakanın kurbanı olduğunu düşünürdü. Ancak gerçek, dev bir Dünya Kupası biletine dönüşmüş ve onun ellerinde havaya kalkıyordu.

Buna karşın “Tarih yazma şansımız olduğunu biliyorduk ve başardık!” derken titreyen sesinde mutlu bir acelecilik dikkat çekiyordu. Kariyerindeki en büyük hediyeyi milli takımla Dünya Kupası vizesi alarak elde eden Roberto Lopes, hayatındaki en büyük hediyenin ise yolda olduğunu müjdeliyordu kendisiyle röportaj yapmak isteyen muhabire: “Şu anda eve varmak için biraz acele ediyorum. Eşim her an doğum yapabilir ve ona yetişmek istiyorum. Umarım her şey yolunda gider ve bebeğimiz sağlıklı bir şekilde gelir!”

Bu röportajdan 4 gün sonra dünyaya gelen Diego Lopes O’ Shaughnessy, babasının hayatının en mutlu günlerini yaşadığından muhtemelen habersizdi.

Yıllar sonra babası belki de Yeşil Burun Adaları’na yaptıkları bir seyahatte anlatacak ona hikayesini. LinkedIn’den gelen mesajı, takım arkadaşlarına söylediği şarkıyı, Esvatini ile oynadıkları maçı… Ardından ellerini kaldırıp gösterecek karşılarında yükselen Pico do Monte Gordo’yu. Böylece genç O’ Shaughnessy anlayacak, dedesinin ve tüm dünyanın neden babasına ‘Pico Lopes’ dediğini. ‘Güçlü adam’ anlamına gelen yüce dağı görünce…

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir