PSG’de yaşanan ayrılık, Manchester’dan İstanbul’a kadar uzanan bir kaleci trafiğini tetikledi. Donnarumma’nın transferi, 24 yıl sonra kaledeki Gianluigi etkisini hatırlattı.
Futbolda klişe bir söylem seçecek olsanız hangisini tercih edersiniz? Mesela takımınızın başına yeni bir teknik direktör gelmek üzereyken ‘ligi tanıyan hoca’ yorumunu yapar mısınız? Ya da sizden maç skorunu tahmin etmenizi isteyen arkadaşınıza ‘üç ihtimalli maç’ deyip aradan sıyrılır mısınız? Siz hangisini tercih edersiniz bilemem ancak benim bu konudaki tercihim her zaman bellidir: ‘Futbolda atanın ile tutanın iyi olacak.’
Sadece Bir Kaleci Transferi Değil

Juventus, 2001/02 sezonunda Parma’nın 23 yaşındaki kalecisi Gianluigi Buffon için yaklaşık 53 milyon Euro’yu gözden çıkardığında, birçok kişi Yaşlı Kadın’ın kontrolü kaybettiğini düşünmüştü. Zira futbol dünyası, tarihte ilk kez bir kaleciye bu seviyede bir ücret ödendiğine şahit oluyordu. O dönem konuyla ilgili şaşkınlığını gizleyemeyen İspanyol AS gazetesi, Serie A’da kaleciler için yüksek meblağların gözden çıkarılmasını hayretle karşılamıştı.
Roberto Simon imzalı haberinde Buffon’un transferinden sonra Serie A’da kaleciler için çılgın paralar ödenmeye başlandığını okurlarına aktaran AS, bunun aynı zamanda zincirleme bir transfer reaksiyonuna yol açtığına dikkat çekiyordu. Juventus, Parma’nın kalecisi Buffon’u; Parma, Inter’in file bekçisi Sebastian Frey’i; Inter ise Fiorentina’nın İtalyan eldiveni Francesco Toldo’yu kadrosuna katmıştı. Serie A’da o sezon yapılan kaleci transferlerine 21,5 milyar peseta ödendiğinin altını çizen Roberto Simon, bunu ligin ekonomik hacminin geldiği noktaya bağlıyordu.
2001/02 sezonundaki kaleci transferlerinde ekonomik büyüklüğün yanında dikkate değer olan şey, bu hamlelerin zincirleme transfer reaksiyonu yaratabilme potansiyeliydi. Bir golcünün yeri, dünya üzerinde yüzlerce alternatif ile doldurulabilirdi. Aynı şeyin orta saha ve savunma oyuncuları için de geçerli olduğu söylenebilirdi. Ne var ki kaleciler için durum farklıydı.
Futbol tarihi boyunca pozisyonlar ve onlara yüklenen roller değişim gösterse de kalecilerin temel görevi hiç değişmedi. Tıpkı ilkokulda okuma yazma öğrenirken adını sıkça andığımız Ali gibi, kalecilerden beklenen şey de oldukça basitti: ‘Ali topu tut!’
Topu tutabilen bir kaleci, genellikle kariyerinin büyük bölümünü aynı takımda geçiriyor ve diğer pozisyonlardaki meslektaşları gibi sıklıkla transfer yapmıyordu. Hal böyle olunca zaten sayıları çok az olan elit kalecilerin yer değiştirmesi de peş peşe ayrılıkları tetikliyordu. 2001’de bunu başlatan Gianluigi Buffon’du. 2025’te ise bir başka Gianluigi, benzer bir etkiyi yarattı.
Donnarumma Efekti

2024/25’i Paris Saint Germain’in rüya sezonu olarak adlandırmak abartılı olmaz. Öyle ya; Ligue 1, Fransa Kupası ve Fransa Süper Kupası’nın yanında yıllardır Parislilerin en büyük hayali olan Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu aldı Luis Enrique’nin öğrencileri.
Bu zaferlerde en büyük paylardan bazıları Ousmane Dembele, Bradley Barcola ve Desire Doue gibi takımın gol yükünü çeken süper yıldızlarındı. Ancak futbolda bir başarı yakalamak istiyorsanız ne gerekir bilirsiniz; atanınız ve tutanınız iyi olacak. Gianluigi Donnarumma, bunu kanıtlarcasına çıktığı 43 maçın 17’sinde kalesini gole kapatarak üzerine düşeni yaptı.
Belki de bu sebeple İtalyan eldivenin yeni sezon öncesinde takımdan ayrılacağı iddiaları, ilk başlarda inanılmayan basit bir söylentiden ibaretti. 26 yaşındaki kaleci, birçoklarına göre dünyanın en iyisiydi. Paris Saint Germain’in ondan vazgeçmesi için herhangi bir neden yoktu. Tabii Donnarumma’nın sözleşme görüşmelerindeki isteklerini saymazsak…
Paris Saint Germain-Donnarumma ayrılığının söylenti olmaktan çıkıp gerçekleşmesi beklenen bir ihtimal olmaya dönüşmesi ağustos ayının ilk haftalarına denk geldi. 2025/26 sezonundaki büyük kaleci sirkülasyonunun ilk adımı, son Şampiyonlar Ligi şampiyonunun Lille’den Lucas Chevalier’yi kadrosuna katması oldu.
Bu transferden birkaç gün sonra “Ne yazık ki artık birileri PSG’nin parçası olamayacağıma karar verdi.” diyen Gianluigi Donnarumma, yeni bir kulüp arıyordu. Manchester City başta olmak üzere Galatasaray ve bazı Körfez ekipleri İtalyan eldiven için pusudaydı. Gianluigi Buffon’un 2001’deki transferi büyük ölçüde İtalya’yı etkilemişti. Gianluigi Donnarumma’nın durumu ise futbolun geldiği nokta itibarıyla daha global ölçekliydi.
Chevalier’yi PSG’ye gönderen Lille, onun yerini sürpriz bir tercihle Eyüpspor’dan Berke Özer ile doldurmaya karar verdi. Yeni sezon öncesinde efsanesi Fernando Muslera’yı kaybeden Galatasaray ile Dominik Livakovic ile yollarını ayırmak isteyen Fenerbahçe, Berke Özer’in doğal talipleri olarak gösteriliyordu. Genç kalecinin Fransa yolunu tutması, yerli adayları değerlendiren iki büyük kulübün Uğurcan Çakır’a yönelmesine yol açtı. Ancak özellikle Fenerbahçe’nin ciddi girişimlerine karşın Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan, kaptanlarını İstanbul’a göndermeye sıcak bakmadıklarını kesin bir dille söylüyordu.
O sıralarda Donnarumma’nın yeni adresinin neresi olacağı Avrupa futbolunun cevabını en merakla beklediği sorular arasındaydı. Dünya basınına yansıyan haberler, İtalyan eldivenin Pep Guardiola’nın yeniden yapılanan City’sine gideceğini işaret ediyordu. Tam bu noktada oluşan yeni soru işareti, Katalan menajerin yıllardır en güvendiği isim olan Ederson’un sonraki durağının neresi olacağıydı.
Brezilyalı eldivenin adı her ne kadar uzun süre Galatasaray ile anılsa da transferde mutlu sona ulaşan taraf Fenerbahçe oldu. Sarı Lacivertliler, böylelikle belki de yıllar sonra elit seviyede olduğu kanıtlanmış bir kaleci transferi gerçekleştirdi. 11+2 milyon euro bonservis bedeli ödenen Ederson ile senelik 11 milyon Euro’dan 3+1 yıllık sözleşme imzalandı. Onun Fenerbahçe’ye gelişiyle, zincirleme transfer reaksiyonunu tetikleyen Donnarumma da Manchester City’nin yeni kalecisi olarak açıklandı.
Yabancı kaleci geleneğiyle takımın eldivenlerini genellikle Güney Amerikalılara teslim eden Galatasaray’da ise transfer döneminde birçok kalecinin ismi geçti. Chelsea’den Djordje Petrovic, Lyon’dan Lucas Perri, Torino’dan Vanja Milinkovic-Savic ve Antwerp’den Senne Lammens bu isimlerden bazılarıydı. Ne var ki 1 Eylül gecesine geldiğimizde Petrovic Bournemouth’a, Perri Leeds United’a, Milinkovic-Savic Napoli’ye ve Okan Buruk’un adını bizzat zikrettiği Senne Lammens ise Manchester United’a imza atmıştı.
Tüm bu sürecin sonunda kararını Uğurcan Çakır’dan yana veren Galatasaray, Trabzonspor’a bu transfer için 27 milyon euro ödedi ve milli eldiveni dünya futbol tarihindeki en pahalı 17. kaleci yaptı.
Kaleci Döngüsü Tamamlandı
Futbol dünyası transfer pazarında forvetlerin ya da orta sahaların çok konuşulduğu bir dönemden geçiyor gibi görünse de dengeleri asıl değiştiren çoğu zaman kaleciler oluyor. Zira “bir kalecinin yeri dolmaz” diyenler aslında çok da haksız değiller. 2001’de Buffon’un transferi, Serie A’da ve dünya futbolunda kalecilerin değerini baştan aşağı değiştirdi. Şimdi PSG’nin Donnarumma ile yollarını ayırması ise domino taşlarını devirdi. Bir oyuncunun ayrılığıyla başlayan süreç, diğer kulüpleri yeni kararlar almaya zorladı ve sonuçta beş büyük ligde birden kaleci trafiği hızlandı. Türkiye de bu zincirin en çarpıcı duraklarından biri oldu. Fenerbahçe yıllardır özlemini duyduğu elit kaleciyi buldu, Galatasaray ise tarihi bir transfer rekoruna imza attı. Hepsi bir Gianluigi’nin tercihiyle başladı. Bugün Buffon’un hikâyesini hatırlıyoruz, yarın Donnarumma’nın izlerini konuşacağız. Kaledeki Gianluigi efekti, futbolun transfer tarihinde artık kalıcı bir kavram.
Bir yanıt yazın