Bir Trabzonsporlu Abdülkadir Kılıç, bir Galatasaraylı Olcay Deniz Çilingir… Futbolu ve taraftarı oldukları takımları çok seven iki yakın arkadaş olarak en büyük tartışmalarımız hep Uğurcan Çakır üzerinden oldu. Milli kalecinin rekor bedelle Galatasaray’a transferi sonrasında Postante’nin isim annesi Bengi Yıldırım’ın Kevoc’s Coffee’sinde buluştuk. Kaleden başlayan sohbetimiz, kuzey kıyılarından, Avrupa’ya kadar uzandı…
Olcay Deniz Çilingir: Hemen soruyla başlayayım. Uğurcan Çakır’ın transferine neden bu kadar üzüldün, neden bu transfer senin futbola küsmene neden olacak kadar önemliydi?
Abdülkadir Kılıç: Tabii ki burada özne Uğurcan ama… Özünde üzüntüm Uğurcan’ın gidişine değil. Ben Trabzonspor’un bayrak adamı olmuş kaptanının, transferin son gününde Galatasaray’a satılmasına üzülüyorum. Tamam belki bu sene Trabzonspor’un Galatasaray’ın rakibi olması çok zor ama en önemli futbolcunu doğal rakibine veriyorsun. Trabzonspor’u diğer Anadolu takımlarından ayıran bir özellik varsa o da üç İstanbul takımıyla yarışabilme ihtimalinin olması, yarışamayacak olduğu senelerde bile. Ya da transferin son gününde Beşiktaş’tan Muçi’yi transfer etmen, sahada göstereceği performanstan bağımsız bir hata. Senin doğal rakibinin elini kolaylaştırmaman lazım yaptığın hamlelerle. O yüzden burada Uğurcan’dan çok, yönetimi hatalı buluyorum.

Olcay: Andre Onana’nın transfer açıklamasında dikkatimi çekti ‘dünyanın en büyük şehir takımına hoş geldin’ yazmışlar ama Trabzonspor şehirde kalmaya ikna edemiyor değerlerini. Çok sevilen efsane kaptan Uğurcan bile İstanbul’a gitmek istedi. Eşinin de İstanbul’da yaşamak istemesinin etken olduğu konuşuldu. Neye bağlıyorsun bu durumu? Ayrıca yönetim kabahatli diyorsun ama Uğurcan Fenerbahçe’ye transfer olsaydı daha çok tepki olmaz mıydı şehirde?
Abdülkadir: Fenerbahçe kısmından başlayayım. Şehirde daha fazla tepki olabilirdi belki ama benim için farkı yok. Doğru olan Trabzonsporluluk duruşunun da bu olduğunu düşünüyorum. Tarih boyunca Trabzonspor efsanesi olmuş birçok isim futbolculuğunda olsun, teknik direktör olarak olsun gittiler İstanbul’a. Çok yoğun sayıda Trabzonlu İstanbul’da yaşıyor. Benim ailem de İstanbul’a göç etmiş, “biz burada yaşıyorken futbolcular neden Trabzon’dan ayrılıyor” dediğimizde haksızlık yapıyoruz gibi geliyor bana. Beraber de gittik Trabzon’a, ikliminden coğrafyasına şartlar zorlu. İmkanlar çok farklı ve sınırlı. Şehrin büyüklüğünü geçen bir büyüklük Trabzonspor’un büyüklüğü. Uğurcan şampiyon kaptan, bayrak adam olduktan sonra yurt dışına transfer olmalıydı. Buna en güzel örnek Yusuf Yazıcı. Yine üzülmüştüm Yusuf ayrıldığında ama 16 milyon euro bonservis bedeliyle Lille’e gitti, geri geldi, tekrar gitti.
Olcay: Uğurcan Monaco’ya gitseydi ne kadar bonservis kazandıracaktı ki? Lille çok daha genç ve belki de potansiyelli Berke’yi yaklaşık 5 milyon euroya transfer etti.
Abdülkadir: Trabzonspor’un büyüklüğü bugünlere nicel varlıklarla gelmedi. Trabzonspor her zaman daha ‘az’ olmayı kabul ederek büyük kalabilir. Taraftar olarak az, şampiyonluk olarak az, kamuoyu oluşturmada az, para olarak az… Az ama öz… Nitelikli bir azlıkla iddiasını sürdürebileceğini düşünüyorum. Bu yüzden Avrupa’dan gelecek az bir bonservis bedeli benim için daha tercih edilebilirdi. Uğurcan’a dönersek seninle ayrıştığımız asıl konu da onun meziyetlerinde başlıyor abi, beğendiremedik sana kaleciliğini.

Olcay: Kalecilik yeteneklerini senin kadar iyi takip ettiğimi söyleyemem elbette. Şunu biliyorum ama; 29 yaşında, üst düzey mücadele deneyimi son derece sınırlı. Ve Galatasaray’ın uluslararası düzeyde tecrübesi olan bir isme kaleyi teslim etmesi gerekirdi. Çünkü hedef Avrupa’da başarı olmalı. Türkiye Ligi’ndeki şut kalitesi ile diğer liglerdeki şut kalitesi dahi aynı değil. 33 defa milli olmuş, “ne maç oynadı ne toplar çıkardı” dediğim maçını hatırlamıyorum. İlk defa Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray forması ile maça çıkacak. Üç tane de büyük handikabı var. İlki; yerine geldiği kaleci, Fernando Muslera. Bir kaleciden çok daha fazlası Galatasaraylılar için. Gölgesi hep üzerinde kalacak. İkincisi maliyeti; Türk futbol tarihinin en pahalı ülke içi transferi. Kalecilik performansıyla açıklanamayacak bir bedel. Ne kadara mal olduğunu dahi çözemedik uzun süre; KDV topladık, stopaj çıkardık hep beraber. Üçüncüsü de transfer döneminde beklenti öyle yükseltildi ki; Donnarumma, Ederson derken Uğurcan’a razı olundu. Bu baskıyı kaldırabilecek mi emin değilim. Eyüpspor mücadelesinde de tedirgin gördüm sahada onu. Forması bile tam üstüne oturmamış gözüküyordu, ona çok iş düşmeyen maçta dahi iki hata yaptı. Gerçi maç sonu açıklamalarında kuzenini kaybettiğini öğrendik ve çok üzüldük, performansını etkilemiştir elbette bu kayıp.
Abdülkadir: Kalecilik konusunda standart üstü yetenekleri var abi Uğurcan’ın. Galatasaray’ın Ederson’u pas kalitesi için istediği söyleniyordu mesela, Uğurcan da kaliteli ayaklara sahip. Çıkmayacak topları çıkarır, yan toplarda zafiyeti var ama kalede büyüyen kalecilerden. Uzun mesafeli başarılı toplar atar. Şampiyon olduğumuz sene çok fazla maçı tek başına aldı, yine bu sene gol yemeden başladığımız süreçte çok iyi performansları var. En büyük avantajlarından biri de Türk olması, hele de yerli futbolcu sayısının bu kadar önem kazandığı dönemde. Sen yerli diye endişe ediyor olabilir misin biraz?
Olcay: Uğurcan’ın transfer klibinde yer alan efsaneler arasındaki son yerli kaleci rahmetli Turgay Şeren… Muslera, Mondragon, Taffarel… Simoviç’i hatırlamıyorum izlemedim ama onunla başlayan ‘Galatasaray’ın kalecisi yabancı olur’ tezi (ben çocukken Mehmet Ali Erbil’in Gol Şov programında kalecilik yapıyordu) Muslera’dan sonra tartışmaya kapalı bir konu haline geldi. Postante’deki arkadaşlarımız geçtiğimiz bültende çok güzel bir not çıkarmıştı, Galatasaray’ın son yerli milli kalecisi Volkan Kilimci. Bir haftadır bu bilgiyi söylediğim kimse hatırlamadı bile Volkan’ı…
Abdülkadir: Burada yine farklı bir profil ile karşılaşacaksınız. Hani yabancı futbolcular için şey deriz: “Tesislere geliyor, antrenmanını yapıyor, işine gücüne bakıyor”. Uğurcan bu tarz bir futbolcu. Amiyane tabirle söyleyecek olursak, gamsız. Çok baskı hissedeceğini, “ya bana 30 milyon euro bonservis verdiler” diye düşüneceğini sanmıyorum. Rahat bir futbolcu. Öyle olmasa Trabzon gibi bir şehirde bu kadar uzun süre kalede kalabilir miydi? Trabzonspor efsaneleri arasına girecekken ve şehirdeki Trabzonspor baskısı herkesin malumuyken bu kadar rahat İstanbul’a gidebilir miydi? Galatasaray taraftarının mutsuzluğunun, söylediğin gibi transfer döneminde beklentinin çok yükseltilmiş olmasına bağlıyorum.
Olcay: Transferde son güne gelinmişti ve Galatasaray’da kalecinin kim olacağı hala belli değildi. Bir anda Uğurcan’ın adı 36 milyon euro gibi bir bedelle açıklanınca mutsuz oldu Galatasaraylıların çoğu. Trabzonsporlular zaten mutsuz ve sinirli. Fenerbahçeliler için de Galatasaray’ın aksine yerli kaleci geleneğinden dolayı Uğurcan daha çok arzu nesnesiydi sanki. Galatasaray kaleci sorununu çözemeyecek gibi gözükürken, gelen kaleci Uğurcan olunca onlar da mutsuz oldu. Tarihte böyle bir transfer daha varsa da hatırlamıyorum. Bir tek Beşiktaşlıların modunu tahmin edemiyorum.
Abdülkadir: Beşiktaşlılar da özellikle hazzetmez Uğurcan’dan, en iyi maçlarını hep Beşiktaş’a karşı oynadı. Dört büyükleri de mutsuz eden bir transfer diyebiliriz yani. Zira bir yandan da rekabet artık sadece Galatasaray ile Fenerbahçe arasına sıkışıyor, hatta Galatasaray’ın üç sene üst üste şampiyonluğunun da etkisiyle makas her geçen gün açıldı. Bayern Münih’in rakiplerin en iyi oyuncularını sürekli transfer etmesine benzer bir hamle oldu bu transfer. Beşiktaş ve Trabzonspor’un gerçekçi planlamalar yapmaları şart, çok doğru.

Olcay: Fatih Tekke nasıl başarılı olacak peki bu ortamda? Beşiktaş ve Trabzonspor bu sene Avrupa’da da yok, Türkiye Kupası’nı almak mı olacak başarı?
Abdülkadir: Beşiktaş benzer süreci Fikret Orman zamanında iyi kurguladı, başarılı da oldu. ‘Feda’ dedi, sonra sefasını şampiyonluklarla sürdü ama sürdürülebilir başarıyı sağlayamadılar. Trabzonspor için de şampiyonluk öncesi sezondaki oyunu, kadro yapılanmasını söyleyebilirim rahatlıkla. Ünal Karaman zamanında derbilerde Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a karşı üstünlük kurmuştuk; sahada oynanan oyun, taraftarı mest eden bir oyundu. İçeride oynadığımız ve 2-0 kazandığımız Fenerbahçe maçından sonra askere gittim, o mutlulukla bir ayın nasıl geçtiğini bilmiyorum. Taraftarı yeniden doğru planlama ve yatırımlarla ikna etmesi lazım Trabzonspor’un. Ancak yineleyeyim, Muçi’yi transfer ederek olmaz bu. 30 milyona Uğurcan’ı satıp, 5,5 milyona Onana getirirsen çözemiyorsun problemlerini.
Olcay: Onana olmadan da Uğurcan’ın gidişiyle kalbi kırılan çocuğun formayla gönül bağının kopmasına engel olamıyorsun. Futbolun kahramanları her zaman renklere can veren futbolcular. Hayatımda aynı yerde en çok vakit geçirdiğim insanlardan biri Muslera. Değil Uğurcan, dünyanın en iyi kalecisi de gelse kabul görmesi biraz zaman alacaktı. Yine de bir kehanetle sonlandırayım, bakarsın ikinci devre Papara Park’taki maçta Galatasaray’ın kalesinde bir başka eldiven olur.
Bir yanıt yazın