İki kez kanseri yendi, sayısız penaltıyı çıkardı. Ann-Katrin Berger’in asıl zaferi, hiçbir zaman pes etmemesi…
Kaleye giden yol
1995. 26 Mart günü Kadınlar Avrupa Şampiyonası’nı İsveç’e karşı kazanan Almanya, 18 Haziran’da Kadınlar Dünya Kupası’nda final maçını Norveç’e kaybediyor. O günlerde televizyon başında beş yaşında bir küçük var: Ann-Katrin Berger. Büyüdüğü Göppingen’in küçük sokaklarında, futbol topunun peşinde koşarken ne kaleciliği ne de ileride yaşayacağı uluslararası zaferleri hayal ediyor muhtemelen.
KSG Eislingen’de futbola başladığında tek amacı vardı, gol atmak. Çocukluk yıllarında forvet, orta saha, defans… Sahanın neredeyse her yerinde oynadı ve bu ileride onu farklı kılan en önemli özelliklerden biri olacaktı: Oyunu sadece ceza sahasından değil, tüm sahadan okuyabilme yeteneği.
16 yaşına geldiğinde, futboldaki rolü radikal bir şekilde değişti. Boyu hızla uzamış, uzun mesafeler koşmaktan keyif almamaya başlamıştı. Bir gün antrenmanda kaleye geçti ve hayatının yönünü değiştirecek o kararı verdi. “Koşacak enerjim kalmadı, boyum da uzadı, futboldan kopmak istemiyordum” diyecekti yıllar sonra. O andan itibaren eldivenleri kariyerinin ayrılmaz parçası oldu.
Kadın futbolunda en büyük önyargı kalecilere yöneliktir. Sıçrayamadıkları iddia edilir, yeterince çevik olmadıkları söylenir, hatta reflekslerinin erkek meslektaşları kadar güçlü olmadığı bile öne sürülür. Oysa Ann-Katrin Berger bu klişeleri tek başına yıkan bir örnek haline geldi.
2007’de Almanya kadın futbolunun alt liglerinde kaleciliğe adım attı. VfL Sindelfingen’e transfer olduğunda, haftada üç antrenman yapabilmek bile lüks sayılıyordu. Yine de çalışkanlığı ve refleksleriyle kısa sürede dikkat çekti. 2011 yazında, Frauen-Bundesliga’nın devlerinden 1. FFC Turbine Potsdam’a imza atması, yeteneğinin ülke çapında tanınmaya başladığının kanıtıydı.
Potsdam’da geçirdiği ilk sezon, Berger’in elit seviyeye uyum sağlama dönemiydi. Ligde yalnızca beş maçta forma giyse de UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nde üç kez sahaya çıktı ve çok başarılı maçlar oynadı. Takım sezonu şampiyonlukla noktalarken, Berger kulüp tarihinin en rekabetçi kadrolarından birinde öğrenme şansı buldu.
Kanseri iki kez yenen kaleci

2014’te, kariyerini Almanya dışında sürdürme fırsatı geldi. Paris Saint-Germain, kaleciliğinde hem modern oyuna uyum hem de cesur çizgi terkleriyle tanınan bu genç Alman’ı kadrosuna kattı. Fransa’da iki sezonda 22 maçta görev yaptı, ancak gerçek anlamda parlayacağı sahne İngiltere olacaktı. 2016’da Birmingham City ile anlaşarak Women’s Super League’e adım attığında, kaderinin ona hazırladığı en büyük sınavla henüz karşılaşmamıştı.
Birmingham City’ye transferi, Ann-Katrin Berger için hayatta en zorlu sınavlarından birinin başlangıcıydı. 2016’da babasını kaybetmişti. Bir yıl sonra, Kasım 2017’de, boynunda fark ettiği küçük bir şişlik onu doktora götürdü. Yapılan tetkikler rakip forvetlerden çok daha tehlikeli bir sorunu olduğunu ortaya çıkardı: Tiroid kanseri.
İlk sorusu “Ölecek miyim?” oldu. İkinci sorusu ise, bir kalecinin mesleğine duyduğu bağlılığı özetliyordu: “Ne zaman tekrar futbol oynayabilirim?” Aralık ayında ameliyat masasına yattı. Kemoterapi tedavisinin ardından, sahalara dönüş takvimi onun için en önemli hedefe dönüştü. Henüz dört ay sonra, 4 Şubat 2018’de Reading deplasmanında oynanan FA Women’s Cup maçında eldivenlerini yeniden taktı. Birmingham o maçı 1–0 kazandı, Berger kalesini gole kapadı.
Bu mucizevi dönüş, Alman yıldızın mental gücünün de göstergesiydi. O sezon gösterdiği performansla Profesyonel Futbolcular Derneği’nde Yılın Takımı’na seçildi. Birmingham City’yi ligde dördüncü sıraya taşıdı. Ancak başarılarının gölgesinde, hayatın ona ikinci bir sınavı daha sakladığından habersizdi.
2019’un ocak ayında, ligin son şampiyonu Chelsea’ye transfer oldu. Emma Hayes’in yeniden yapılanma projesinin bir parçası olarak kadroya katıldı. Kısa sürede takımın bir numaralı kalecisi haline geldi, Women’s Super League şampiyonlukları ve kupa zaferleri yaşadı. Fakat hayatın karşısına çıkardığı zorlukların henüz sonu gelmemişti. Euro 2022 sırasında, ikinci kez tiroid kanseri teşhisi konuldu.
Bu kez ameliyat ve tedavi süreci, turnuvanın tam ortasında başladı. Berger, haberi finalden birkaç gün önce aldı. Takım arkadaşlarının dikkatinin dağılmasını istemediği için durumu kimseyle paylaşmadı. Bir süre sahalardan uzak kaldı ama yine vazgeçmedi. Kanserle olan mücadelesini bir kez daha kazandı.
Berger bu süreci “Futbol beynimi kurtardı. Tutunacak bir şeyim vardı” diye anlatıyor. İki kez kanseri yenmek, onun sahada her saniyeyi daha değerli yaşamasına yol açtı. “Geleceğe çok bakmam. Futbolda yarın ne olacağını bilemezsin” sözleri, artık hayat felsefesine dönüşmüştü.
Penaltı vuruşlarının altın eldiveni

Chelsea’ye imza attığında önünde üç kaleci vardı ama teknik direktör Emma Hayes onu kadroya sadece rekabet için değil, fark yaratması için getirmişti. Çok geçmeden Londra ekibinin bir numaralı eldiveni oldu. 2019–2023 arasındaki dört sezonda, Women’s Super League’de üst üste dört şampiyonluk, üç FA Women’s Cup ve iki Lig Kupası kazandı. 2020-2021 sezonunda 12 maçta gol yemeyerek Altın Eldiven ödülünün sahibi oldu.
Ancak Berger’in Chelsea’deki varlığı, istatistiklerden çok anlarla hafızalara kazındı. Mart 2023’te futbola ikinci kez döndüğünde, Lyon’a karşı oynanan Şampiyonlar Ligi çeyrek finali bunların en önemlilerindendi. Normal süre ve uzatmalarda ayakta kalmayı başaran Chelsea’de, maç penaltılara gittiğinde sahne yine ona aitti. Lindsey Horan’ın penaltısını köşeden çıkarışı, Stamford Bridge’i ayağa kaldırdı ve takımını yarı finale taşıdı. Hayes, o maçtan sonra “Penaltı kurtarmada Ann gibisini görmedim” diyecekti.
Milli takım formasıyla da sahne aldığı anlar, kulüp kariyerindekiler kadar parlaktı. 2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda, Kanada’ya karşı oynanan çeyrek finalde iki penaltı kurtarıp son penaltıyı gole çevirdi. Üçüncülük maçında, 90+9’da Alexia Putellas’ın vuruşunu çıkararak Almanya’ya 1–0’lık galibiyet ve bronz madalya sevincini getirdi.
Berger’in oyun stili tartışmalara da konu oldu. Sık sık ceza sahasını terk etmesi ve oyunu ileri taşıması, bazı teknik adamlar tarafından riskli bulundu. Kendisi ise bu eleştirileri “Hayatında hiç kaleye geçmemiş insanların söyledikleri beni neden etkilesin ki?” diyerek karşıladı. Sahada aldığı riskler, büyük maçlarda verdiği ödüllerle karşılık buldu.
2024 baharında, Chelsea’deki rolü değişmişti. Zecira Musovic ve Hannah Hampton’ın arkasında kalan Ann-Katrin Berger, düzenli oynaması gerektiğini biliyordu. Emma Hayes’in “Chelsea efsaneleri” arasında saydığı kaleci, kariyerinin bu evresinde farklı bir meydan okumayı seçti. Nisan 2024’te Amerika’ya, NWSL ekibi Gotham FC’ye imza attı. Sözleşmesini birkaç ay içinde 2026’ya kadar uzatacak, hem sahada hem soyunma odasında kısa sürede liderlik rolü üstlenecekti.
ABD’ye uyumu hızlı oldu. İlk sezonunda Ligde Yılın Kalecisi ödülünü kazandı, ESPN tarafından dünyanın en iyi 25 kalecisinden biri seçildi. Mayıs 2025’te Tigres’e karşı oynanan CONCACAF Kadınlar Şampiyonlar Ligi finalinde sahaya çıktı ve Gotham’a ilk uluslararası şampiyonluğunu yaşattı. Kıtanın farklı futbol kültürüne adapte olurken, New Jersey tribünleri onun her kurtarışında ayağa kalkmayı alışkanlık haline getirdi.
Kıta değiştirirken yanında nişanlısı da vardı. İngiliz futbolcu Jess Carter ile önce Chelsea’de birlikte oynadılar. Şimdi de Gotham’da top koşturuyorlar. Futbolun az sayıdaki açık kuir çiftlerinden biri olarak, sahada olduğu kadar dışında da görünürlükleriyle ilham veriyorlar.
Basel’de unutulmaz gece

Euro 2025’te, Basel’in Parc Saint-Jacques Stadı’nda kronometreler 105. dakikayı gösterirken, Almanya’nın umutları ince bir çizgiye sıkışmıştı. Henüz 13. dakikadan itibaren on kişiyle, turnuvanın en atletik takımlarından Fransa’ya karşı direniyorlardı. Ve o çizginin üzerinde, adeta zamanın akışını tersine çeviren bir kaleci vardı: Ann-Katrin Berger. Geri geri koşarken vücudu yer çekimine teslim oluyor, omuzları yere yaklaşırken sol kolu sanki başka bir boyuta uzanıyordu. Takım arkadaşı Janina Minge’nin istemeden kendi kalesine yönlendirdiği top, milimlerle çizgiyi geçmek üzereydi. Bir anda parmak uçlarıyla çeldi Berger; top çizginin üzerine düştü, her zaman yaptığı gibi yine en iyi bildiği şeyi yaptı, kurtardı.
O kurtarış, The Guardian’a göre Avrupa Şampiyonası tarihinin en iyilerinden biri. Ama Berger için bu, sadece bir refleks anı değil; iki kez kanseri yenmiş, sahaya her dönüşünde “bu an için” yaşayan bir sporcunun hayatının özeti gibi. Nitekim yarım saat sonra, penaltılarda iki kurtarış yapıp, bir penaltıyı da gole çevirerek Almanya’yı yarı finale taşıdı. Dizlerinin üzerinde, kollarını açmış beklerken üzerine koşan takım arkadaşlarını karşıladı.
Berger’in hayatı, sadece futbol sahalarında değil, hastane koridorlarında da kazanılmış zaferlerle geçiyor. 2017’de ilk kez tiroid kanseri teşhisini aldığından beri hem Almanya Milli Takımı’nın hem Chelsea’nin hem de şimdilerde Gotham FC’nin kalesini korurken, kaleciliğin en yüksek standartlarına tırmandı. Onun kariyeri, kritik anlarda sahneye çıkma yeteneğiyle tanımlanıyor; Lyon’a karşı Şampiyonlar Ligi çeyrek finali, Kanada’ya karşı Olimpiyat çeyrek finali ve Basel’deki o unutulmaz gece… Her seferinde, “anda yaşama” felsefesini sahada somutlaştırdı.
Berger için Basel gecesi hem bireysel hem kolektif bir zirveydi. O sadece rakiplerini durduran, kalesini gole kapatan bir futbolcu değil. Hayatın karşısına defaten çıkardığı zorluklara karşı pes etmeden direnen ve sonunda kazanan, herkese de örnek olması gereken bir fenomen.
EURO 2025’in yarı finalinde uzatmalarda İspanya’ya karşı kaybettiler ancak Berger yenilmiş sayılmaz. Çünkü kaybettiğinizde değil, vazgeçtiğinizde yenilirsiniz. Ve o hiçbir zaman vazgeçmemeye ısrarla devam ediyor…
…
Bugün Ann-Katrin Berger, kariyerini hâlâ Amerika’da, NWSL ekibi Gotham FC’de sürdürüyor. Normal sezonun 2 Kasım’da sona ereceği, şampiyonun ise 22 Kasım’da belli olacağı ligde takımı şu anda dördüncü sırada yer alıyor ve play-off hattını büyük ölçüde garantilemiş durumda.
Berger’in büyük maçlarda performansını nasıl yükselttiği bilindiğinden, Gotham’ın önümüzdeki haftalarda izlemesi en heyecan verici play-off takımlarından biri olması muhtemel.
Sahadaki kararlılığı, kaleyi bir güven alanına dönüştürme becerisi ve oyuna kattığı liderlik, Berger’i hâlâ benzersiz kılıyor. Kısacası o, yalnızca kurtardığı gollerle değil, hiç vazgeçmeyen duruşuyla da futbolun yaşayan ilham kaynaklarından biri olmaya devam ediyor.

Bir yanıt yazın