Ülkedeki boş salonların sporu hentbol ile voleybol-basketbol arasındaki makas her geçen sezon açılıyor. Voleybolda kadınlar liginde milyon dolarlar dönerken, hentbolda adında ‘süper’ geçen üst lige sekiz takım ancak bulunabiliyor. 2025 yılında Türkiye sporundan can yakıcı bir manzara…
Futboldan erken yaşta koptuktan sonra hentbol bir numaralı takım sporum olmuştu. Doksanlarda TRT’de düzenli olarak yayınlanan lig maçlarına bakar, radyodan peşi sıra sayılan sonuçları hızlıca daha önceden hazırladığım defterime kaydederdim. Kaçırdığım sonuçları ise ertesi gün gazetelerin devam sayfalarından tamamlardım. Bu benim oyunlarımdan biriydi. Nostalji edebiyatı olsun diye söylemiyorum ama meğerse o günler hentbolun altın dönemleriymiş… Yanlış anlaşılmasın, hentbol hiçbir zaman Türkiye’de bir ‘altın çağ’ yaşamadı. Sadece bugüne kıyasla bir fotoğraf ortaya koymak için böyle bir tanımlamaya ihtiyaç duydum.
Kadın hentbolu ülkede ne zamandır erkeklerin önünde… Hem milli takım hem de kulüp bazında 2000’lerden beri kadınlar, voleybolda olduğu gibi erkek akranlarının sürekli önünde gitti. Avrupa Şampiyonası için kapıdan ilk dönen de onlar oldu, kulüplerde ilk Avrupa finali oynayanlar da, belli başlı kulüplere iyi paralarla transfer olanlar da… Ve sonunda Türkiye’ye gelen ilk ve tek Avrupa Kupası da 2023’te yine bir kadın takımından geldi: Konyaaltı Belediyespor.

Bu yazıda kadınlarda 40. sezonuna giren deplasmanlı hentbol liginin fotoğrafını çekeceğiz. Ve genel anlamda hentbolun hikâyesini özetleyen bu fotoğrafa az önce adı geçen Konyaaltı Belediyespor ile başlamak çok isabetli olur. Antalya’daki iki komşu merkez ilçenin belediye rekabetindeki (biraz da politik motivasyonlu) bir adım olarak 2020’de kurulan takım, sadece üç yılda Avrupa şampiyonluğuna ulaştı. Voleybol veya basketbola bakarak, kazandıkları Çalenç Kupası’nı ‘kupa üç’ diyerek küçümseyenler olacaktır. Bu tespit kısmen doğru, Çalenç Kupası zaferi diğerleriyle aynı ölçekte bir başarı sayılamaz. Ama voleybol ile hentbolun konumu, takımların bütçeleri ve hentbolun Türkiye’deki durumunu hesaba katarsanız; bunun tarihi bir dönemeç olduğu gerçeğini de yadsıyamayız. Daha önce Türk takımlarının Avrupa’da üç final kaybettiğini düşününce; bir İspanyol takımını devirerek kupayı kazanmak, altı bin seyircinin izlediği rövanş maçıyla beraber coşku yaratmak için çok elverişli şartlar doğurabilirdi. Ama olmadı.
Neden olmadı dersiniz? Çünkü Avrupa şampiyonu Konyaaltı Belediyespor takımı, sekiz ay sonra belediye başkanı değişikliği nedeniyle ortadan kalktı (her ikisi de CHP’li olan halef-selef arasındaki rekabete veya futbol takımına kaynak akıtmak için öne sürülen havadan sudan gerekçelere hiç girmiyorum). Tam da o günlerde, takımı kuran hentbol emekçisi Birol Hoca (Ünsal) ile bir araya gelmiştim. İşittiğim ahın haddi hesabı yoktu. Muratpaşa’dan sonra Konyaaaltı’nın da kapısına kilit vurulmasıyla spordan soğuyan hoca, artık bu işlerden yorulduğu için en verimli döneminde çok sevdiği hentboldan emekliliğini istemişti.
Önümüzdeki yıl federasyonu yarım asrı devirecek olan Türkiye hentbol evreninde bu uzun sayılabilecek süreci ‘takım iflaslarını’ es geçerek okumanın imkânı bulunmuyor. Zira sadece kadınlar liginde 1986/87’de başlayan 40 yıllık serüvende elliden fazla kulüp kapandı. Tarihçede yer kalan 39 şampiyonluğu paylaşan (malum, COVID-19 nedeniyle 2019/20 tamamlanamadı) 14 kulübün bugün sadece üçü ayakta. Son beş yıl içinde; kadın hentbolunun kalesi olarak anılan Kastamonu’nun efsane takımı Kastamonu Gençlik (daha sonra Belediyespor, 5 kez şampiyon), Muratpaşa Belediyesi (4 kez şampiyon) ve Konyaaltı Belediyesi’nin (Avrupa Çalenç Kupası şampiyonu) aralarında bulunduğu yedi takım kapandı, bir o kadarı da ligden çekildi.
Adı ‘süper’ olan ama sekiz takımın güç bela denkleştirildiği kadınlar liginde sadece 2024/25 ile bu sezonu kıyasladığımızda bile absürt bir fotoğraf ortaya çıkıyor. Bu yıl ligde İstanbul, Bursa, Trabzon, Eskişehir, İzmir ve Ankara’dan sekiz takım var. Kadın hentbolunun simgeleşen iki ekibi Anadolu Üniversitesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle beraber yenilerden Polatlı Belediye, Ada Sokağı SK ve Görele Belediyespor lig başlamadan çekildi. Wild-card verilen MC Sistem Yurdum SK ile desteklenen lig, sekiz takımla ancak başlayabildi. Kırk yıllık bir macerada hâlâ on takım bile toparlayamadığımız bir Süper Lig; zaten bu işin tutmadığının başlı başına, en güzel ispatı değil mi? Burada sadece kadınları konu etmiş olabiliriz ama kulüp isimlerini değiştirerek erkeklere de aynı şablonu uyarlayabiliriz. Orada da aynı istikrar ve kaynak sorunu yaşanıyor ve sürekli kulüpler kapanıyor.
İki yılda bir baştan aşağı farklı takımlarla oynanan bir lig ne kadar üretken olabilir? Böylesine kırılgan bir yapıda hentbolun en önemli paydaşları, yani oyuncular ve kulüpler için bir gelecek oluşturulabilir ve Avrupa’yla rekabet edilebilir mi? Cevap açık.
Yarım asır boyunca sağlıklı bir yapıya kavuşamayan lig sistemi bir numaralı sorunken; sekiz takımın dönüp dolaşıp birbiriyle oynadığı Süper Lig’in statüsünde 10 yabancı alıp, sekizini aynı anda (hentbol yedi kişilik bir oyun!) oynatmaktan bahsediliyor. Kısacası, ortada içilecek ayran bile yokken; çeşmeye koşturacak at hazır. Sadece bu madde bile -kestirmeden bir bakışla- üç yılda bir kapanıp yerlerine yenileri peydah olan kulüplerin hangi amaçlara hizmet ettiğini gösteriyor.
Yine de kulaklarınıza önümüzdeki yıl ilk kez Avrupa Kadınlar Hentbol Şampiyonası finallerine ev sahipliği yapacağımız bilgisi çalınabilir. Kabinesinde ‘Savaş Bakanlığı’ kuran soytarı Amerikan kovboyunun “Bir yılda sekiz savaş bitirdim” diyerek Nobel Barış Ödülü talep etmesi kadar koftur bu. Ama işte, belki de zamanın ruhu bunu emrediyordur.

Bir yanıt yazın