,

Cesc Fabregas’ın Como Devrimi

Cesc Fabregas hem teknik direktörü hem de yatırımcısı olduğu Como ile İtalya’da bir devrimin şafağında. Alt liglerde yeterince vakit kaybeden kulüp, artık Serie A’da Avrupa potasını kovalıyor. Üstelik ne yaptığını çok iyi bilerek…

Sabahın ilk saatleri. Como Gölü, geceden kalmış gibi sisli ve ağır. Suyun üzerinde bir tül gibi duran pus, sessizliğin hâkim olduğu bir tabloyu tamamlıyor. Alpler’in karlı zirvesi, zar zor seçiliyor. Güneş bile doğmak için acele etmiyor. Zaman, sanki gölün nabzına göre atıyor burada.

Gölün kenarında ağır aksak adımlarla yürüyen balıkçılar, yaşam belirtisini ekliyor bu benzersiz tabloya. Limon ağaçlarının kokusu sandalların gıcırtısına karışıyor, gölden esen rüzgâr insanın içini titretiyor. Uzaklarda pastel renkleriyle beliren Bellagio’nun evleri, Varenna’dan gelen vapuru bekliyor telaşsızca.

Öte yandan acelesi var Varenna’nın sokaklarında koşturan çocukların. “Nico! Assane! Maximo! Alvaro!” diye bağırarak bir topun peşinden gidiyor ve şehrin sessizliğini bozuyorlar umarsızca. Como 1907, o anda bu sessiz şehrin gürültüsü oluveriyor birden. Kibar, sükunet içinde ama aynı zamanda coşkulu.

Sessizliğin İçinden 

“Cesc’i teknik direktörümüz olarak göreve getiriyor olmak bizim için bir onur.” diyordu Como yöneticisi Mirwan Suwarso, Cesc Fabregas’ın takımın başına geçtiği imza töreninde. Futbolculuk kariyerini Arsenal, Barcelona ve Chelsea gibi dev kulüplerde geçiren Fabregas, 2022 yazında Como’ya transfer olduğunda şaşkınlık yaratmıştı. Zira kariyerinde kazanmadık kupa bırakmayan onun seviyesindeki bir ismin Serie B’de top koşturacak olması eşine sık rastlanan bir durum değildi. Ancak Fabregas’ın Como’ya katılmasının arka planında çok daha büyük bir proje vardı.

Mütevazı İtalyan ekibine imza atarken aynı zamanda kulüp hisselerinin bir kısmının da sahibi olan İspanyol orta saha, “Uzun süre kalmak istiyorum. Üstelik sadece sahada değil, saha dışında da. Bu kulübün vizyonuna en başından beri inandım ve bunun bir parçası olmak için yatırım yapmaya karar verdim.” diyerek gelecekte olacakları haber veriyordu.

Sezonun başlamasıyla birlikte Fabregas’tan saha içinde istenen büyük performanslar yerini makul taleplere bıraktı. Fabregas, onu dünya futbolunun yıldızlarından biri yapan performansından hayli uzaktı. Como ile sezon boyunca yalnızca 17 maçta forma giydi. Üstelik bu maçların yalnızca ikisinde 90 dakika şans bulabildi ve  İtalyan ekibindeki kariyerini hiç gol atamadan noktaladı.

Bu kararla birlikte Fabregas ve Como’nun hikayesinin ilk satırları dolmaya başlamıştı. Fabregas çok geçmeden Como U19 takımının başına getirilmişti. Beklentiler, çiçeği burnunda İspanyol antrenörün genç takımla tecrübe kazanması ve kendisini geliştirmesi yönündeydi. Ne var ki Fabregas, çok kısa süre içinde A takımı çalıştırma şansını  buldu.

Kasım 2023’te Moreno Lungo ile yollarını ayıran Como, takımı geçici olarak Cesc Fabregas’a emanet etti. 5 maçlık bu kısa deneyimde 3 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet alan genç İspanyol, yerini Galli Osian Roberts’a bıraksa da potansiyeliyle Como’nun geleceği olduğunu kanıtlamıştı.

2024 yazında beklenen oldu. Como, Cesc Fabregas’ı teknik direktör olarak açıklarken 37 yaşındaki genç İspanyol “Bunun kulübün ulaşabileceği noktanın başlangıcı olduğuna inanıyorum.” diyordu.

Burada Bir Fikir Var

Fabregas

Fabregas, Como’daki büyük değişimin başlangıcına mı denk geldi yoksa bu değişim onun takımı devralması üzerine mi başlatıldı bilinmez. Gerçek olan şu ki kulüp 2024 yazından itibaren mütevazı kimliğinden çıkıp daha iddialı hamleler yaptı. Kulübün çoğunluk hisselerini elinde bulunduran Endonezya merkezli Djarum Grup, mali istikrarla birlikte tesisleşme, altyapı ve gözlemcilik sistemini geliştirdi. Kariyerini Avrupa’nın en üst düzey kulüplerinde geçiren Cesc Fabregas, “Uzun vadeli bir büyümeden bahsediyoruz. Genç oyuncular yetiştirmek, büyük bir spor merkezi ve nihayetinde yeni bir stadyum inşa etmek istiyoruz.” diyerek bu süreci anlatıyor ve Djarum Grup’a duyduğu güvenin altını çiziyordu: “Kulüp sahibimiz bu vizyona tamamen bağlı ve hedefimiz Como’yu her seviyede güçlü ve sürdürülebilir bir kulüp olarak konumlandırmak.”

Fabregas’ın güveni karşılıklıydı. Kulüp ilk olarak tesisleşme atılımını yaparak kulübü modern futbolun gereksinimlerine uygun hale getirdi. Yaşanan bu dönüşümü “Her gün farklı bir yerde antrenman yapıyorduk. Birlikte yemek yiyebileceğimiz bir restoranımız yoktu. Saat üçte işiniz bitiyorsa öğle yemeği için ya bulduğunuz ilk yere gitmeli ya da eve uğrayıp sandviç almanız gerekiyordu.” diyerek açıklayan Fabregas, gelinen noktada Como projesinin bir parçası olduğu için ne kadar şanslı olduğunu vurguluyordu.

Genç İspanyol’un şansı, transfer pazarında da yüzüne gülüyordu. Endonezyalı sahipler, aynı zamanda hissedarları olan Cesc Fabregas’ın gelişiyle çalışmalarına hız vermişlerdi. Fabregas, bu güvenin karşılığını saha içi dokunuşlarıyla birleştirmeyi başardığında transferler de buna göre yapılmaya başlandı. Öyle ki Como tarihinin en pahalı 25 transferinin 23’ü, Fabregas döneminde gerçekleşti.

Bu transferler arasında en pahalısı 22,5 milyon euro karşılığında kadroya katılan Jesus Rodriguez olsa da en değerlisinin kim olduğu tartışmaya kapalıydı. Zira 2024/25 sezonunda sadece 6 milyon euro bedelle transfer edilen Nico Paz, Cesc Fabregas’ın mücevheri olurken Como’nun maestrosuna dönüşecekti.

Nico Paz’ın merkezinde olduğu takımı tecrübeli isimlerle harmanlamak isteyen Fabregas, burada tercihini bazı eski takım arkadaşlarından yana kullandı.  Sergi Roberto, Pepe Reina, Alberto Moreno ve son olarak Alvaro Morata, eski takım arkadaşlarının yanında olmak için Como’ya geldiler: “Güvendiğim insanları takıma katmaya çalışıyorum. Onlar iyi oyuncular, iyi profesyoneller ve iyi insanlar. Bu güven her şeyi kolaylaştırıyor.”

Güven, belki de Cesc Fabregas’ın tüm taktiklerinden daha önemli. Zira genç teknik direktör için doğru tavır her şeyden önce geliyor. Çünkü Fabregas, oyuncularının kendisini takip etmesinin ve sürekli pozitif olmasının gerekliliğine inanıyor: “Saygı, tavır ve motivasyon… Bazı değerler pazarlık konusu değildir.” 

Arsene Wenger, Pep Guardiola, Antonio Conte, Jose Mourinho… Futbolculuğunda bu isimlerle çalışan biri için kırmızı çizgilerinin olması şaşırtıcı olmasa gerek.

Büyük Takım Gibi Oynayan Küçük Takım 

Teknik direktörlük giderek iletişim bilimleriyle iç içe geçiyor olsa da oyundaki en önemli şey hâlâ topun kaleye gitmesi. Kariyerinde oyunda devrim yaratan birçok isimle çalışan Cesc Fabregas’ın elbette bu konuda da  fikirleri var. 

‘Büyük takım gibi oynayan küçük takım’. Fabregas’ın Como’su en basit haliyle böyle tanımlanabilir. Topa sahip olmayı isteyen, tempoyu belirleyen ve hücumda aklı ön plana alarak sabırla alan yaratmayı bekleyen bir takım.  

Altyapı eğitimini Barcelona’da almış ve ardından Arsene Wenger’in tedrisatından geçmiş biri olarak Fabregas’ın sihirli sözcüğünün ne olduğu çok açık: Pas. Oyun kurulumunda savunmada başlayan pas bağlantıları, rakibin baskısını kırmak için çoğu zaman adeta kodlanmış gibi işliyor.

4-3-3 ve 4-2-3-1 arasında geçişken bir dizilim kullanan Fabregas’ın takımı, özellikle hem rakibi karşılayabilecek hem de oyunu kurabilecek orta sahaların varlığını çok önemsiyor. Savunmada doğru pozisyon almak zorunda olan orta sahalar, hücumda ise hatlar arasında hocalarının kendilerine verdiği özgürlüğü kullanıyorlar. 

Como, oyunu kurarken öncelikle Nico Paz’ı derine getirip ondan yararlanmaya çalışıyor. Rakibin baskısı karşısında sayısal üstünlük kurmaya çalışan Fabregas, merkezdeki iki oyuncusunu sekiz numara gibi kullanırken seçenekleri çoğaltmayı hedefliyor.

Top orta sahaya geçtiğinde ise İspanyol teknik direktörün futbolculuk günlerinden esintiler başlıyor. Orta saha oyuncularının hücum bölgelerini sezip oraya hareketlenmelerini çok önemseyen Fabregas, forvetlerini kanatlara çekerek 10 numara pozisyonu için gereken alanın açılmasını istiyor. Bu sırada orta sahaya kadar çıkan defans hattı, merkezdeki iki orta saha oyuncusunu da öne doğru itiyor. 

Bunların da ötesinde  Cesc Fabregas’ın takımı, geçiş hücumlarıyla rakiplerini gafil avlama konusundaki yeteneğiyle de öne çıkıyor. Bu tip durumlarda oyalanmayı sevmeyen Como, dikine ve hızlı paslarla rakip kale önünde dört kişilik bir sayısal üstünlük kurmayı hedefliyor. 

Como, topsuz oyunda ise 4-1-4-1 dizilişine geçiyor. Bekler merkeze yardım etmek için geriye çekilirken, kanat oyuncuları rakip bekleri karşılamak üzere savunmaya katılıyor. Bu yapı hem geniş alanların kapatılmasını hem de orta alanda sayısal üstünlük kurulmasını sağlıyor.

Takımın en büyük zafiyeti ise geçiş hücumlarında verilen boş alanlar olarak göze çarpıyor. Üçlü savunma hattı ve tek ön liberoyla oynadıklarında, geçişlerde kolayca dengesiz yakalanıyorlar. 

Savunmadaki asıl sorun, taktikten çok bireysel hatalardan kaynaklanıyor. Dikkat eksikliği ve pozisyon hataları, birçok maçta kalelerinde gol görmelerine neden oluyor. Sonuç olarak Como, topsuz oyunda yapısal olarak dengeli görünse de bireysel savunma performansları ve geçiş savunmalarındaki kırılganlık, onların maç kazanmalarının önündeki en büyük engel olarak duruyor.

Tüm bu maç önü planlarının yanında Fabregas’ın maç içi dokunuşları da onun büyük teknik direktörler sınıfına girebileceğini gösteriyor. Gerektiğinde risk almaktan kaçınmayan, esnek ve birden fazla taktiğe hakim. Bu noktada modern dönemin en parlak isimlerinden biri olan Fabregas, yeni nesil oyunun anahtarına sahip gibi duruyor: Yeteri kadar disiplin, yeteri kadar özgürlük ve her alanda fark yaratan akıl.

Sessiz Bir Devrimin Yankısı 

Como’da yaşanan onca değişime rağmen sabahlar hâlâ sisli, göl hâlâ dingin. Ama artık suyun sesi bir başka. Sokaklardaki çocuklar, Fabregas’ı umudun adı olarak haykırırken balıkçıların gündeminde takımlarının Avrupa bileti alıp alamayacağı var.  Kulüp, yavaş ama kararlı bir şekilde şehrin kalbine yeniden yerleşiyor.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir