,

Kahretmek İçin Çok Erken

Fenerbahçe’nin kaotik sezon başlangıcı, hem taraftarı hem de kamuoyunu sezonun devamı için endişeye ve tartışmalara sevk etti. Fenerbahçe’nin sezonu gerçekten başlamadan bitti mi? Yoksa hala uğruna savaş verilecek ihtimaller var mı? 

Yazık oldu yarınlara
Avunurum anılarla
Hani nerde ümitlerim
Hepsi sanki bir rüya

İlhan İrem’in ünlü şarkısının nakaratı, Fenerbahçe’nin geride bıraktığımız sezonlarını da anlatan mısralardan oluşuyor. Son şampiyonluğunu 2014 yılında yaşayan Sarı Kanaryalar, o tarihten beri düzenli olarak alınan yanlış kararların pençesinde anılarıyla yaşamaya sevk edildi. Her sezona yeni bir antrenörle başlayan takım, ligi ne kadar başarılı götürürse götürsün, gerek basından gerekse taraftardan bir önceki hocanın mevcuttan daha iyi olduğuna yönelik özlem dolu çığlıklar yükseliyor. Fenerbahçe camiası bir türlü elindekinin kıymetini bilemiyor, çareyi ise kısa süre önce yerin dibine soktuğu isimlerde arıyor. 

Eylül ayında yapılan başkanlık seçimi ise bu duruma bir antitez yaratma potansiyeli taşıyordu. Sezona Jose Mourinho’nun antrenörlüğünde başlanmış, neden eylül ayının ortasında yapıldığı anlaşılamayan seçime kısa süre kala ise Domenico Tedesco Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörü olmuştu. Kafası bu kadar karışık bir camianın sezona başarılı sonuçlarla girmesi ise büyük bir mucize olurdu. Nitekim eylül ayını Şampiyonlar Ligi fırsatı tepilmiş, ligde lider Galatasaray’ın altı puan gerisine düşülmüş ve Avrupa Ligi’ndeki ilk maç kaybedilmiş olarak bitirdi Fenerbahçe. Bu süreçte olumlu olarak görülebilecek tek gelişme ise yedi yıllık Ali Koç döneminin sona ermiş olmasıydı. Fenerbahçe camiası, içine düştüğü Aziz Yıldırım-Ali Koç ikilemini bir yana bırakarak yepyeni bir isme şans vermeyi tercih etti: Sadettin Saran, Türkiye’de CHP liderliğiyle birlikte en büyük iki ateşten gömleğinden birini geçiriverdi sırtına. 

Saran’ın seçilmesi iyi hoştu da, ortaya kadrosunu kendisi kurmamış bir teknik direktör ve teknik direktörünü kendisi seçmemiş bir yönetim kurulu çıkmıştı. Bu benzemezlerden bir başarı birlikteliği çıkması pek mümkün görünmüyor Fenerbahçe için. Zaten “sezon bitti” hezeyanlarının temelinde de bu problem yatıyor. Kulüpte kimse ne yapacağını bilmiyor. Yeni yönetimden beklenen, mevcut takım yapısını koruyarak sezonu tamamlamakken Sadettin Saran seçim öncesi ısrarla tekrarladığı “şampiyon yapamazsam bir buçuk yıl sonraki olağan kongrede aday olmam” prangasıyla kendini bağlamış durumda. Bu ölçüsüz söz, Saran’ı da tıpkı selefi gibi acele ve yanlış kararlar vermeye itecek gibi görünüyor. 

Bu görüntünün oluşma sebebi ise basında çıkan yeni futbol yapılanması haberleri. Sezon başı göreve getirilen futbol direktörü Devin Özek ile yolların ayrılacağı, henüz birkaç hafta önce yardımcı antrenörlüğe getirilen Gökhan Gönül’ün görevine son verileceği, Aykut Kocaman ve Volkan Demirel’in kimin hangi görevde olacağı belli olmayan bir şekilde futbol planlamasına dahil edileceği son haftalarda basını meşgul eden iddialar arasında. Henüz teknik direktörlük kariyerinde bir takımda sezon tamamlamışlığı olmayan Volkan Demirel, “ben yardımcı antrenör olmam” diyerek hedefini büyük tutuyor. 1999 yılından beri camiada aktif görev almamış olan ama adeta bir ‘derin devlet’ konumunda olan Rıdvan Dilmen, tam da bu tartışmalar yaşanırken Fenerbahçeli eski futbolculara bir kahvaltı veriyor. Eski sporcular ve bazı yorumcular, her gün bir televizyon veya YouTube kanalında sonu gelmez dedikodular üretiyor. Menfaat bekleyen bunca klik tarafından kuşatılan bir kulüp doğru planlamaya nasıl ulaşabilir ki? Daha da önemlisi Saran bu oyunlara pabuç bırakmayıp aklındaki planları gerçekleştirebilir mi? Gerçi alelacele bir seçim yapıldığı için ortada fazla bir plan olduğunu da söyleyemeyiz… 

Bu kadar farklı iddianın ardından Ekim ayına girdiğimiz şu günlerde Gökhan Gönül başkan Saran tarafından “Samandıra’nın genel yapısında ve futbol aklının tesis edilmesinde önemli bir rol üstlenmek üzere” henüz ne olduğu tam olarak anlaşılamayan bir göreve getirilirken, Kocaman-Demirel ikilisine kapılar şimdilik kapanmış görünüyor.  

28 Eylül akşamı evinde Antalyaspor’u 2-0 mağlup eden Fenerbahçe’nin başarılı futbolcularından İsmail Yüksek, “henüz biten bir şey yok, lig yeni başlıyor” açıklamasını yaptı. Teoride haklılık payı oldukça yüksek bir açıklama. Ancak sorun şu ki, camiada kimse işlerin düzeleceğine inanmıyor. Daha da önemlisi, henüz eylül ayından sezon kafalarda bitirilmiş görünüyor. Oysa hiçbir mutluluk, hiçbir başarı savaşmadan elde edilmez. Fenerbahçe’nin sorunu tam da bu işte: Yılgınlık, pes etmişlik. Başına sürekli olarak olabilecek en kötü ihtimaller gelen bir camiada bu hissin oluşması doğal görülebilir. Ancak bu his hiç de sağlıklı değil. Duruma kahretmek, çıkış yolu bulmayı bırakın aramamak, “her şey bitti” psikolojisine girmek hiçbir şeyi çözmez. Zira hayatta hiçbir hikâye kolay kolay bitmez.  

Tüm insanlıkta olduğu gibi Fenerbahçe camiasında da en ufak bir sorunda “yazık oldu” demek ve çöküp gitmek kronik bir hastalık halini almış durumda. Oysa kendimize yazık ettiğimiz tek konu bir futbol takımının sezonu olsa keşke. O zaman hayata katlanmak daha kolay olurdu. Fenerbahçe camiasının bir şeylere yazık etmek için çokça nedeni var: Plansızlık, karmaşa, niçin kanaat önderi olduğu anlaşılamayan insanlar, kanıksanmış çaresizlik… Bu meseleler çözülebilir, her ne kadar bugünden bakınca mümkün görünmüyorsa da. Yeterli, doğru ve samimi bir çaba; birçok kilidin anahtarı olabilir. 

Ancak şunu da unutmamak gerekir. Hayatta hiçbir şey bu yazının çizdiği kadar umutsuz bir tablodan ibaret değildir. Fenerbahçe’nin bu sezonki gidişatı için de öyledir, sonuçta henüz ekim ayındayız. Ölüm haricinde ‘yazık’ hissedilen her durumun bir düzelme şansı vardır hayatta. Bu yol; bir futbol takımı için doğru planlama, bir yazı için iyi editörlük, bir insan hikayesi içinse açık iletişimdir. Tüm bu yollar için gerekenlerse ortaktır: Zaman ve sabır…      

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir