,

Yetiştirirken Yarıştıran Antrenör: Liam Rosenior

Hull City serüveni ‘vizyon uyuşmazlığı’ ile biten Liam Rosenior, Strasbourg’taki başarılarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. Fransız ekibi genç kadrosuyla Avrupa kupalarına geri dönerken, İngiliz çalıştırıcı hem gelişim hem de başarı vaat eden bir yolculuğun merkezine yerleşti.

Bugünlerde taraftarının kafasını yastığa koyduğu zaman yüzünde bir tebessüm eşliğinde hayalleriyle uykuya dalmasını sağlayan kulüplerin başını Strasbourg çekiyor. Fransız ekibi 70’lerin sonundaki ihtişamlı döneminden bu yana bir türlü istediğini yakalayamadı. Küme düştü, geri çıktı, yeniden düşmemek için çırpındı, Avrupa kupalarına gitmenin kıyısından döndü. Üstelik tüm bunlar birbirini takip eden sezonlarda yaşandı. İstikrarsızlığın adeta sözlükteki karşılığı olan yıllardan geçtiler.

Hull City dönemiyle ülkemizde adından sıkça bahsettiren Liam Rosenior yönetimindeki Mavi-Beyazlılar bu istikrar problemine son verme konusunda oldukça vaatkâr ilerliyor. İlk sezonunda elindeki genç oyuncu grubuyla aldığı sonuçlar ve futbolcuların yaşadığı gelişim, taraftarları gelecek adına da ümitli olmaya sevk ediyor.

Hull City 

Acun Ilıcalı’nın futbola ilgisi ve ileride bir futbol takımını satın alıp yönetmek istediği hep bilinen bir durumdu. Bu hayalinin ilk adımlarını attığını Haziran 2020’de yaptığı “Fortuna Sittard maceramız başladı” açıklamasıyla ilan eden Ilıcalı’nın bu macerası çok uzun sürmedi. Nisan 2021’de sosyal medya hesabından Hollanda ekibiyle yollarını ayırdığını duyuran Ilıcalı’nın mesajı İngiltere’den bir takım satın alacağı bilgisini de içeriyordu. Ocak 2022’de resmilik kazanan anlaşma ile Hull City macerası başladı. İlk sezonunda Ozan Tufan, Doğukan Sinik, Jean Michaël Seri ve Dimitrios Pelkas gibi tanıdık simalarla sözleşmeler imzalayan Ilıcalı, teknik direktörlük pozisyonuna ise yine yakından bildiğimiz Shota Arveladze’yi getirdi. Fakat bu anlaşma hiç de istenilen sonuçları doğurmadı ve 30 maçta 1,10 puan ortalaması yakalayan Gürcü teknik direktör ile yollar ayrıldı. Ardından 38 yaşındaki Liam Rosenior takımın başına getirildi. Bu birliktelik daha önce yalnızca Derby’de geçici olarak çalışan İngiliz antrenörün tam anlamıyla yaşayacağı ilk teknik direktörlük deneyimi olacaktı. Sezon ortasında küme düşme korkusu yaşayan Kaplanlar, Rosenior’un göreve gelmesinden sonra sezonu güvenli bir noktada tamamlamayı başardı. Yeni sezona Jaden Philogene ve Liam Delap gibi potansiyelli oyuncuları transfer ederek giren Hull City çok iyi bir sezon geçirerek Premier Lig’e yükselme play-off’larının bir sıra gerisinde sezonu tamamladı. Takım olarak lig yükselmeyi başaramasalar da Philogene ve Delap Premier Lig’in yolunu tuttu. Bu gelişimde Liam Rosenior’un payı azımsanmayacak derecedeydi. Fakat sezon sonunda şok bir kararla İngiliz teknik adamın sözleşmesi feshedildi. Kulüp sahibi Acun Ilıcalı bu kararı şu şekilde açıklıyordu: “Liam’ın görev süresi boyunca şüphesiz ilerleme kaydedildi. Ancak geleceğe yönelik vizyonlarımızın örtüşmediği ortaya çıktı ve bir değişiklik yapma zamanı geldi.” Hull City’nin geçtiğimiz sezon küme düşmekten son hafta kurtulması ve Rosenior’un Ligue 1’deki başarılı performansını gördükten sonra ise Ilıcalı’nın bu kararı bir insanın hayatında yapabileceği hatalı seçimlere verilebilecek en güzel örneklerden biri gibi duruyor. Gerçi Ilıcalı çok kısa süre içinde kulüp yöneticiliği kariyerindeki hatalı tercihlerine yenilerini eklemeyi başaracaktı…

Strasbourg

Chelsea’yi satın almasıyla birlikte harcadığı ütopik bonservisler ve yaptığı uzun süreli kontratlar ile adından sıkça söz ettiren Todd Boehly, 2023 yazında Strasbourg’u da BlueCo adlı spor yatırımları şirketinin bünyesine kattı. Bu satın alımın ardından takımın başına  Fransız futbol efsanesi Patrick Vieira’yı getirdi. Son olarak Crystal Palace ile Premier Lig’de bekleneni veremeyen Vieira için Strasbourg’ta da durum benzer oldu ve 38 maçta yalnızca 1,26 puan ortalaması tutturarak ligi 13. sırada tamamladıktan sonra kendisiyle yollar ayrıldı. Bu ayrılık sonrası Fransız ekibi teknik direktörlük görevine Hull City ile sözleşmesi feshedilen Liam Rosenior’u getirdi. Kulüp, Rosenior’un İnglitere macerasında gösterdiği potansiyele güveniyor ve oluşturdukları genç kadronun gelişimine katkı sağlayacağına inanıyordu. Bu inanç ve güven boşa çıkmadı. Mavi-Beyazlılar İngiliz çalıştırıcının ilk sezonunda ligi 7. sırada tamamladı ve UEFA Konferans Ligi’ne gitmeye hak kazandı. Ama yönetimi asıl mutlu eden durum; Chelsea’den kiralık gelen Djordje Petrovic ve Andrey Santos, altyapıdan çıkan Habib Diarra, Lyon’dan alınan Mamadou Sarr ve Sturm Graz’dan alınan Emmanuel Emegha gibi genç yeteneklerin gösterdikleri gelişim oldu. Rosenior yönetimindeki Strasbourg hem yetiştirici hem yarışmacı bir politikayı başarıyla uyguluyor. Chelsea’nin fazlasıyla geniş olan kadrosunda süre vermekte zorlandığı oyuncuları buraya gönderen Boehly yönetiminin gözü arkada kalmıyor ve bu oyunculardan önemli gelirler elde edebiliyorlar. 

Tabii bu durumun ne kadar etik olduğu tartışılır. Çünkü transfer piyasasında adeta sonsuz bir bütçeyle dolaşan Todd Boehly, Finansal Fair Play cezalarından kaçınmak için oyuncularla 9-10 yıllık kontratlar yapıyor ve kullanım fazlası yetenekleri de göstermelik bedeller veya kiralık anlaşmalar ile şirketin Fransa ayağına yollayabiliyor. Bu şekilde de Ligue 1 ekipleri Strasbourg’la değil BlueCO’yla bir rekabete girmiş oluyor. Bu durum da Liam Rosenior’un futbol zekasının ve başarısının bir nebze önüne geçiyor.

Her ne kadar herkesin vizyonu birbiriyle uyuşmayabiliyorsa da henüz 41 yaşındaki İngiliz teknik direktörün şu ana kadarki iki durağında da gösterdikleri geleceğinin ne kadar parlak olduğunu açıklıyor. Rosenior Fransa’daki kariyerinde yükselirken Hull City’de ise Tim Walter 18 maçta 0,83; Ruben Selles 28 maçta 1,21 puan ortalamasıyla görevlerinden alındı. Daha sonra da Kayserispor ile çok başarılı bir yarı sezon geçiren Sergej Jakirovic kamuoyunda tartışma yaratan bir şekilde takımın başına getirildi fakat ekonomik sorunlar nedeniyle alınan transfer yasağının da etkisiyle Kaplanlar, ligde ilk 7 haftada yalnızca 8 puan alarak yeniden küme düşme tehdidiyle karşı karşıya.

Ülke futbolunda da sıkça gördüğümüz üzere bir tökezleme durumu olduğunda ilk yaptırım her zaman antrenör değişikliği oluyor. Liam Rosenior her ne kadar bir İngiltere Championship takımı çalıştırdıysa da bu alışkanlıktan payını aldı. Chelsea’nin başına geçtiğinden beri ‘tüketim çılgınlığı’ furyasının öncülerinden olan Todd Boehly’nin bir diğer kulübü Strasbourg’ta yerini bu kadar sağlamlaştırması ise kendisinin doğru planlama içerisindeki doğru antrenör olduğunu gösteriyor. İngiliz teknik direktör bir gün memleketine dönüp BlueCo’nun amiral gemisinde çalışır mı bilinmez ama nerede olursa olsun dünya futboluna kattığı yetenekler ile adından söz ettireceği neredeyse kesin.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir